Title: G
1 GÜLÇIÇEK HATUN KIZ ANADOLU IMAM HATIP
LISESITEFSIR DERSLERI METIN NOTLARIFÎL
SÛRESININ TEFSIRIMUSTAFA GÜLEÇ
2- ?????? ???? ?????? ?????? ??????? ???????????
??????????? ?????? ???????? ?????????? ???
???????????? ?????????? ?????????? ???????
????????????? ??????????? ??????????? ????
??????????? ???????????? ???????? ????????? ??? - Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptigini görmedin
mi? (1) Onlarin tuzaklarini bosa çikarmadi mi?
(2) Üzerlerine balçiktan pisirilmis taslar atan
sürü sürü kuslar gönderdi. Nihayet onlari
yenilmis ekin yapraklari haline getirdi. (3-5) -
3- BU SUREDE BULUNAN KELIMEIER
- ????????? ???????? Fil ordusu, Fil arkadaslari
???? Gördü, Görmek ???????? Kilar,
Yapar,Kilmak, yapmak ?????? Oyun, Tuzak
????????? Saskinliga düsürmek, Alt üst etmek
???????? Gönderdi, Göndermek ??????? Uçusan
varlik, Kus, Hasarat.
4 ?????????? Grup grup, Bölük bölük ???????????
Onlara atiyorlardi ????????? Taslar
???????? Siddetli, kati, sert, kiremit gibi
sertlesmis tas, dünya semâsi ?????? Kirip
dökmek, egip bükmek, ekin yapragi, saman, taze
yaprak, taze ekin ????????? Yenmis?????? ????
Görmedin mi.
5SÛRENIN GENEL TANITIMI Mekkede indirilen ve
5 âyetten olusan Fîl Sûresi, resmi siralamada
105, inis sirasina göre 19. Sûredir. Bu
Sûrenin Hümeze ile anlam iliskisi söyle
kurulabilir. Mal biriktirme sevdasi ve kendinden
baska adam tanimayan alayci ve küstah tavriyla
Ebrehe de, muhtemelen Hutameyi boylayacaklar
arasinda yer alacaktir. Bu Sûrede Hz.
Peygamberin dogumundan bir yil önce meydana
gelen ve Fîl Olayi diye anilan bir girisimden
ve sonuçlarindan söz edilmektedir.
6?????? ???? ?????? ?????? ??????? ???????????
??????? "Rabbinin fil sahiplerine nasil
(muamele) ettigini görmedin mi?" (Fil, 1) FÎL
OLAYI Rivayet olunduguna göre, Ashame
en-Necasî'den önceki Yemen hükümdari Ebrehe ibn
es-Sabbâh el-Esrem, San'â'da bir kilise yaptirir
ve ona el-Kalîs adini verir. Maksadi ise,
hacilari oraya çekmektir. Derken, Kinane
ogullarindan birisi çikar, o kiliseye, geceleyin,
büyük abdestini bozar... Bu durum da, Ebrehe'yi
kizdirir.
7Arablardan birisinin bir ates yakip, rüzgârin o
atesi, kiliseye ulastirip, oraya yaktigi, bunun
üzerine de Ebrehe'nin Kâbeyi yakmaya yemin
ettigi de ileri sürülmüstür. Iste bu maksatla
Ebrehe, beraberinde çok kuvvetli olan ve adi
Mahmûd olan bir fil ile birlikte, Habesistan ve
sair yerlerden topladigi ordu ile birlikte, yola
çikar. Ki bu ordunun içinde, ayri cinsten sekiz
fil daha bulunmaktadir.
8Bu sayinin on iki ya da bin oldugu da ileri
sürülmüstür. Mekke'ye yaklasinca, kendisini
Abdulmuttalib karsilar ve ona, geri dönmesi için,
Mekke'deki mallarinin üçte birini vermeyi teklif
eder. Fakat o, kabul etmez. Derken, ordusuna
silah kusatir ve o fili de ordunun önüne alir.
9 Onlar her ne zaman bu fili, Harem-i Serif
cihetine dogru yönelttilerse, o çöker ve oradan
kalkmaz. Ama Yemen'e veya diger yönlere dogru
yönelttiklerindeyse, kosarak gider. Derken
Ebrehe, Abdulmuttalib'e ait iki yüz deveyi alir.
Bunun üzerine Abdulmuttalib, develerini geri
almak maksadiyla, onlarin yanina gelir. Iri
yapili birisi oldugu için, Ebrehe ona önem verir.
10Ebrehe'ye, "Kureys'in efendisi ve Mekke
kervaninin sahibi" diye takdim olunur.
Abdulmuttalib ne maksadla geldigini anlatinca da,
Ebrehe, "Gözümden düstün. Zira ben, senin ve
atalarinin dini demek olan Kâbeyi yikmak için
geldim. Sen buna hiç aldirmadin ama, alinan
develerini istemek için buraya kadar geldin!.."
dedi.
11Bunun üzerine Abdulmuttalib, "Develerin sahibi
benim, o Beyt'in de sahibi vardir. Orayi, sana
karsi koruyacaktir" dedi, sonra da dönüp,
Kâ'be'ye geldi ve Kâ'be'nin halkasina yapisarak
söyle demeye basladi "Allahim, herkes kendi
helal malini müdafaa eder sen de kendi malini
koru! Bu gün seni, Salib'den yana olan ve ona
tapanlara karsi, kendi yandaslarina (âline)
yardim et.
12Onlarin haçi ve güçleri, haddi asarak, senin
gücüne galib gelemesin. Eger Sen Kâbemizi
onlarin insafina terk edersen et, Sen bilirsin.
Ya Rabbi, onlara karsi, Senden baska umacagim
kimse yoktur. Ya Rabbi, onlara karsi, bu harîmini
Sen koru, müdafaa et.
13Bu duayi yapti ve döndü. Bir de ne görsün, Yemen
tarafindan bir takim kuslar gelmiyor mu? Bunun
üzerine Abdulmuttalib söyle demeye basladi
"Vallahi, bunlar yabanci kuslar, ne Necidli, ne
de Tihâmeli, yani Mekkeli..." Her kusun gagasinda
bir, ayaklarinda da Iki tas vardi ki, bunlar
mercimekten büyük, nohuttan küçük idiler. Ibn
Abbas'in, bu tasi, Ümmühanî'nin yaninda Kafîz
gibi, burnu çizgili, tipki Zifâr kabilesinin
gözboncuguna benzer bir biçimde gördügü rivayet
edilmistir. Tas, adamin basindan giriyor,
asagidan çikiyordu. Ve her tasin üzerine, kime
ait oldugu da yazilmisti.
14Böylece bu, Kâ'be'yi yikmaya katilanlarin hepsi,
yollarda, vadilerde, helak olup, yok oldular.
Ebrehe ise hastalandi, derken parmak uçlari
düstü. Gögsü yarilip, kalbi disari firlayarak
öldü. Derken, veziri Ebû Yeksûm, geriye döndü,
üzerinde de bir kus uçup duruyordu. Necâsî'ye
geri döndü ve durumu ona anlatti. Hadiseyi
anlatip bitirince de, o tas onun üzerine düstü,
Necasî'nin önünde yigilip kaldi... Hz. Aise
(r.a)'nin de söyle dedigi rivayet edilmistir
"Ben, filin komutanini ve bakicisini, kör-kötürüm
olmus, dilenir olduklari bir vaziyette gördüm..."
15AYETLE ILGILI SÖYLE BIRKAÇ SORU
SORULABILIR HADISE ÇOK ÖNCE IKEN NEDEN??????
???? DENILDI? Birinci Soru Bu hadise, Hz.
Peygamber (s.a.v)'in peygamber olmasindan uzun
bir süre önce meydana gelmis olmasina ragmen,
Cenâb-i Hak niçin, ?????? ???? görmedin mi?"
buyurmustur. Cevap Buradaki "görmek"
ifadesiyle, bilme ve hatirlatma manalari
kastedilmis olup, bu, bu haberin mütevatir bir
haber olduguna bir isarettir. Böylece bu konudaki
bilgi, kesin, kuvvet ve açiklik bakimindan,
fiilen görmeye denk bir ilmi olmus olur.
16Iste bu sebeple Cenâb-i Hak, baskalarina
(hadiseyi görmeyenlere) bir kinama yoluyla,
"Onlardan önce nice nesilleri helak etmis
oldugumuzu görmediler mi?" (Yasin, 31)
buyurmustur. Peki, daha niçin Cenâb-i Hak,
"Allah'in her seye kadir oldugunu bilmedin mi?"
(Bakara, 106) buyurmustur da denilmesin çünkü
biz diyoruz ki, buradaki fark sudur Idraki
tasavvur olunamayan seyler hakkinda, kadir oldugu
için, ilim maddesi kullanilir. Ama mesela fiilin
kaçmasi, gitmesi gibi, idraki tasavvur olunan
seylere gelince, burada "görmek" hadisesi
kullanilabilir.
17- KEYFE (NASIL) KELIMESINDEKI INCELIK
- Ikinci Soru Peki, Cenâb-i Hak niçin ??????
???? ?????? ?????? ???????buyurmus da, ??????
????????????? ??????? buyurmamistir. - Cevap Zira varliklarin zatlarin zatlari oldugu
gibi onlarin birtakim keyfiyetleri de vardir bu
keyfiyetler onlarin medlullerine delalet ederler.
Iste bu keyfiyetlere, kelamcilar "Delil ciheti,
yönü" adini verirler. Medhe ve övgüye müstehak
olma yani nitelendirme imkâni, zatlari görme ile
degil, bu keyfiyetleri yakalamakla mümkün olur.
Iste bu yüzden Cenâb-i Hak, "Onlar, üstlerindeki
semaya bakmadilar mi? Onu nasil bina
etmisiz..."(Kaf,6) buyurmustur.
18- ?????? KELIMESININ ÖZELLIGI
- Üçüncü Soru Cenâb-i Hak, niçin, "kildi,
yaratti, amel etti.." demedi de, ?????? buyurdu? - Cevap Çünkü ?????? bir isin baslangici için
?????? "kildi" da, keyfiyet için kullanilir.
Nitekim Cenâb-i Hak, ?????????? ??????? ???????
?????? ???????????? ??????????? ????????
???????????? ?????????? ????? ????????? ????????
??????????? ??????????? Hamd, gökleri ve yeri
yaratan, karanliklari ve aydinligi var eden
Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler baska
seyleri Rablerine denk tutuyorlar." (En'âm, 1)
buyurmustur. ??????Ise, talepten sonra
kullanilan bir fiildir. Hâlbuki ?????? daha genel
bir ifâdedir, daha genel bir ifadedir..
19- Bunun için, bu ayette, ?????? 'nin kullanilmasi
daha münasip olmustur. Çünkü Cenâb-i Hak, o
kuslari yaratmis, o filin karakterini de, (o
anda), üzerinde bulundugu karakterin aksine
kilmistir. Mekkeliler, Cenâb-i Hak'dan,
Beytullah'i korumasini istemislerdir. Belki de
onlarin içinde, dualari makbul olacak kimseler
vardir. Simdi, Cenâb-i Hak sayet, bu üç fiili
zikredecek olsaydi, o zaman söz uzardi. Böylece
bu fiillerin üçünü de içine alan bir fiil ??????
zikretmistir.
20NIÇIN ER-RABB DEGIL DE RABBUKE DENILDI?
Dördüncü Soru Peki, Cenâb-i Hak niçin,???????
demis de, ???????? dememistir? Buna su birkaç
açidan cevap verebiliriz 1) Cenâb-i Hak adeta,
söyle demek istemistir "Onlar, bu intikam
alisimi gözleriyle görüp müsahede ettiler. Ama
yine de putlara tapmayi birakmadilar. Hâlbuki ey
Muhammed, sen, bu intikam alisimi bizzat gözünle
görmedin. .
21Ama bana sükretmek ve itaatte bulunmak suretiyle,
bunu itiraf edip kabul ettin. Böylece de, bu
intikam alisimi gören, (adeta) sen görmüs oldun.
Böylece de, hiç süphesiz, onlardan ayrildin. Ben
de, onlarin içinden seni seçtim. Simdi Ben,
"Senin Rabbin" diyorum. Yani, Ben, senin içinim,
onlar için degil tam aksine Ben, onlarin
aleyhineyim."
22 2) Cenâb-i Hak adeta, "Ben, fil ordusuna
bunu, seni ululamak ve senin peygamber olarak
gelisini kutlamak için yaptim. Bu demektir ki
ben, seni, senin toplumundan önce egitenim. Bunun
için, sen bilfiil zuhur ettikten ve dünyaya
geldikten sonra seni egitmeyi nasil
birakabilirim?.." demek istemistir ki, bunda, Hz.
Peygamber (s.a.v)'e, kendisinin galib gelecegi
hususunda bir müjde verilmektedir.
23TAACCÜBÜN SEBEBI? Besinci Soru Cenâb-i
Hakk'in, ?????? ???? ?????? ?????? ???????
ifâdesi, taaccüb sadedinde zikredilmis bir
ifadedir. Hâlbuki bu tür seyler, Allah'in
kudretine nisbetle pek de ilginç degildir. Bunun
için, bu taaccübün sebebi nedir? Buna su birkaç
açidan cevap verebiliriz 1) Kâbe, Hz.
Muhammed (s.a.v)'e tabidir (ikinci derecede
gelir). Bu böyledir, zira ilim, mes'ûd olmadan da
ifa edilir. Ama âlimsiz mescid olmaz. O halde
âlim, inci mescid ise, onun sedefi
mesabesindedir.
24Sonra, o peygamber, Velîd ibn Mugîre'nin
kendisiyle alay ettigi, böylece de kalbi daralmis
olan o muhterem zattir. Buna göre Cenâb-i Hak
sanki, "Büyük bir hükümdar mescidini ta'n edince,
onu yerle bir ettim, yok ettim.. Bunun için,
senin hakkinda ileri geri konusan kimseye gelince
ki sen, her seyin esasi ve maksadisin- onlari
helak ve yok ederim" demek istemistir ki, bu
cidden enteresandir.
25 2) "Kâbe, senin namazinda, kendisine yöneldigin
kiblendir. Kalbin ise, bilgi ve marifetinin
kiblesidir. Ben, senin amelinin kiblesini,
düsmanlardan korumaktayim. Simdi, senin dinini
kiblesini, günahlardan ve masiyetlerden korumaz
olur muyuz?" demektir.
26KUL HAKKININ ÖNEMI Yedinci Soru Kureys
kâfirleri, ta öteden beri, Kâ'be'yi putlarla
doldurmamislar miydi? Bunun, Kâ'be'nin
duvarlarini yikmaktan daha çirkin bir sey
oldugundaysa, süphe yoktur. Öyleyse, Cenâb-i Hak
daha niçin, Kâ'be'yi yikmaya gelenlere o azabi
vermis de, orayi putlarla dolduranlara bir azabta
bulunmamistir?
27 Cevap Çünkü Kâ'be'yi putlarla doldurmak,
Allah'in hakkini çignemek orayi harab etmek ise,
mahlûkatin hakkini çignemektir. Ki, bunun bir
benzeri de, yol kesen ve mesru devlet reisine
baskaldirmis olan kimsenin durumudur. Bunlardan
adam öldürenler Müslüman olmalarina ragmen,
öldürülürler. Hâlbuki yasli kimseler, körler,
ibadetgâhlarda bulunan din adamlari ve kadinlar,
kâfir bile olsalar, öldürülmezler. Zira bunlarin
zararlari, insanlara ulasmaz.
28 Bil ki Allah Teâlâ, onlara ne yaptigini
belirtince ?????? ???????? ?????????? ???
????????? "O bunlarin, kötü planlarini bosa
çikarmadi mi? (Fil, 2) buyurmustur. Bu ayetle
ilgili birkaç mesele vardir KEYD KELIMESININ
MANASI Bil ki, el-keydu ?????????? bir
baskasina, gizlice zarar vermek istemektir.
29Buna göre sayet, "Peki, bu sey ayan beyan ortada
iken, Cenâb-i Hak bu Isi niçin "keyd - tuzak"
diye isimlendirmistir? Zira karsi taraf, Kâ'be'yi
yikacagini açikça söylüyordu..." denilirse, biz
deriz ki Evet, o bunu açikça söylüyordu, ama
onun kalbinde, açiga vurdugundan daha siddetli
bir kötülük bulunmaktaydi. Zira o, Arablara olan
kiskançligini içinde sakliyor, Kâbe sebebiyle,
Arablar için hâsil olan o serefi Arablardan ve
onlarin beldesinden alip, kendisine ve beldesine
yöneltmek istiyordu.
30ÜÇÜNCÜ MESELE ??? ????????? Ifadesi, "bosa
çikarmada, ibtâl etmede..." Manalarindadir.
Nitekim birisi birisinin tuzagini bosa çikarip
zayi ettiginde, denilir. Ki, bunun bir benzeri
de, Cenâb-i Hakk'in, ??????? ???????? ????
??????????? ?????????? ???????????????? ???????
?????? ??????? ?????????? ????? ????????
????????????? ?????? ??? ???????? (Cehennem
bekçileri) derler ki Size peygamberleriniz açik
mucizeler getirmemis miydi? Onlar, Evet,
getirmisti derler. (Bekçiler), Öyleyse kendiniz
yalvarin derler. Süphesiz kâfirlerin duasi
bosunadir. "(Mü'min, 50) ayetidir.
31Buna göre mana, "Onlar o kiliseyi yapmak
suretiyle, o Kâ'be'ye kastettiler. Hacilari o
kiliseye çevirmek suretiyle bu ise baslamak
istediler. Ama Allah Teâlâ, o kiliseyi yakmak
suretiyle onlarin tuzaklarini bosa çikardi.
Derken, onlar ikinci kez, Kâ'be'yi temelinden
yikmayi arzu ad ar da, Allah, o kuslari onlarin
üzerine salivermek suretiyle, bu islerini de bosa
çikardi" seklindedir.
32EBABÎL KUSLARI ?????????? ?????????? ???????
????????? "O, bunlarin üzerine sürü sürü kuslar
gönderdi"(3) BURADA BIRKAÇ SORU SORULABILIR
Birinci Soru Cenâb-i Hak, niçin, habersiz
olarak, ??????? buyurmustur? Cevap Bu, ya
tahkir için böyle getirilmistir. Çünkü her zaman
bu yapilan is en hakir is olursa, Allah'in fiili
de, o nisbette harikulade ve en büyük olur. Yahut
da, "tefhim" içindir. Buna göre Cenâb-i Hak,
adeta, "kuslar, amma ne kuslar! O ufacik taslari
atiyorlar, ama attiklari hiç bosa çikmiyor,
hedefini buluyor.." demek istemistir.
33 Ikinci Soru "Ebabil'' ne demektir?
Cevap Dilcilere gelince, meselâ Ebû Ubeyde, bu
kelimeye, "bölük bölük" manalarini verir.
Üçüncü Soru Bu kuslarin sekil ve
semailleri nasildi? Cevap Ibn Sîrîn, Ibn
Abbas'in, "Tipki, filin hortumu gibi hortumlari,
köpegin patileri gibi pençeleri bulunan kuslar
idi.." dedigini rivayet ederken, Ata da, Ibn
Abbas'in söyle dedigini rivayet etmistir
"Bunlar, deniz tarafindan bölük bölük gelen siyah
kuslardi.." Belki de, bunun sebebi, o kuslarin,
dis görünümlerinde siyah renkli, içlerinde de
küfür ve masiyetin siyahligi bulunan bir
toplulugun üzerine saliverilmis olmalariydi.
34 Saîd ibn Cübeyr'den de, bu kuslarin, küçük
beyaz kuslar oldugu rivayet edilmistir. Belki,
bunun da sebebi, küfür zulmetinin bu kuslar
sebebiyle bozguna ugrayip sona ermesiydi. Çünkü
beyaz, siyahin ziddidir. Bu kuslarin, tipki
yirtici kuslarin baslarina benzer baslari bulunan
yesil kuslar oldugu da ileri sürülmüstür. Ben
derim ki, bu kuslar, bölük bölük olunca, belki
de, bunlarin her bir grubu, baska bir sekil üzere
idiler. Bunun için, herkes, gördügünü tavsif
etmistir. Bu kuslarin, kirlangiçlar gibi, alaca
olduklari da ileri sürülmüstür.
35SICCÎL ??????????? ??????????? ???? ???????? "Ki
bunlar onlara piskin tugladan taslar
atiyorlardi" AYETLE ILGILI BIRKAÇ MESELE
VARDIR BIRINCI MESELE Ebû Hayve, "Allah veya
kuslar atti" anlaminda, ?????????? seklinde
okumustur. Çünkü bu, cem-i müzekker için
kullanilan bir zamir olup, fiil, manadan dolayi
müennes getirilmis, ??????????? seklinde
okunmustur.
36IKINCI MESELE Âlimler, bu atmanin keyfiyeti
hususunda da su izahlari yapmislardir 1)
Mukâtil, söyle der Her kus, biri gagasinda,
ikisi ayaklarinda olmak üzere, üçtas atiyordu ki,
kimi öldürecegine dair ismi üzerinde yazili
bulunan bir adami öldürüyordu. O taslar, düstügü
yeri delip, öte taraftan çikiyordu. Eger mesela,
bir kimsenin basina düsmüsse, onun makatindan
çikiyordu.
37 2) Ikrime Ibn Abbas'in söyle dedigini
rivayet etmistir Allah Teâlâ, o taslari, fil
ordusu üzerine saliverdi. O taslar, onlardan
herhangi biri üzerine düstügünde, orada bir
kabarcik meydana geliyor ve bu sebeple, çiçek
hastaligina benzer bir hastalik meydana
geliyordu. Bu, Said Ibn Cübeyr'in görüsüdür. Bu
taslarin en küçügü, mercimek en büyügü ise,
nohut kadardir.
38 Bil ki, bazi kimseler, bunu kabul etmeyerek
söyle demislerdir "Simdi biz, mercimek tanesi
gibi olan bu taslarda, agirlik bakimindan,
insanin basindan girip makatindan çikacak denli
bir güç ve kuvvet oldugunu söylemis olursak, o
zaman, kocaman bir dagin da, agirliginin olmayip,
ancak saman çöpü kadar bir agirlikta oldugunu da
tecviz etmis olurduk. Bu ise, gözle görünen
seylerden bile güvenin kalkmasi anlamina gelir.
39Çünkü her ne zaman böyle bir sey caiz olursa, o
zaman bizim yani basimizda nice güneslerin ve
aylarin bulundugu, fakat bizim onu görmedigimiz,
ayni sekilde, hür bir kimsenin de, kendisi doguda
bulundugu halde, mesela Endülüs'de bir toprak
parçasi görmesini vb. seyleri mümkün görmemiz
gerekirdi. Hâlbuki bütün bunlar ise imkânsizdir.
Bil ki, bütün bu kimseler, biz ehl-i sünnet
vel-cemâatin itikadina göre olabilecek
seylerdir. Ancak ne var ki, örf, böyle seylerin
olmadigi seklinde cereyan etmektedir.
40ÜÇÜNCÜ MESELE Âlimler "siccîl"in ne demek
oldugu hususunda da su izahlari yapmislardir
1) Siccîl, sanki de kâfirlerin azabinin
kaydedildigi divanlarinin (amel defterlerinin)
bir ismidir. Bu tipki, siccîn'in kâfirlerin
amel defterlerinin özel ismi olmasi gibidir. Buna
göre sanki "Azablari yazili ve tedvin edilmis,
azab türünden biri tas ile" denilmek istenmistir
ki bu manaya göre, kelimenin istikaki,
"salivermek" demek olan "iscâl" kökündendir. Su
dolu büyük kovaya da, "seci" denmesi böyledir. Bu
defterlere, içinde onlarin azablari yazildigi
için bir ad verilmistir.
41Çünkü azab, hem, "O, bunlarin üzerine sürü sürü
kuslar saldi" ayetinden, hem de, "Onlar üzerine
bir tufan saldik" (A'raf, 133) ayetinden
anlasildigi üzere, "saliverme" sifati ile
nitelenmistir. Bunun için ???? ???????? ifâdesi,
"Allah Teâlâ'nin bu kitaba yazdigi seylerden
olmak üzere..." manasinadir. 2) Ibn Abbas
"siccîl'in manasinin, "bir kismi tas bir kismi
çamur" manasindadir.
3) Ebû Ubeyde söyle der "Siccîl,
sedîd (kuvvetli) manasinadir. 4) Siccîl,
dünya semasinin adidir. 5) Siccîl, cehennemden
bir tastir. Çünkü siccîn, cehennemin isimlerinden
biridir. Bunun için "nûn", lâm'a çevrilmistir.
42ASFIN ME'KÛL ???????????? ????????
????????? "Derken (Allah) onlari, yenmis ekin
yapragi gibi yapiverdi" BU AYETLE ILGILI OLARAK
BIRKAÇ MESELE VAR BIRINCI MESELE Âlimler
"asf'in ne demek oldugu hususunda bir takim
izahlarda bulunmuslardir. Âlimler burada da su
izahlari yapmislardir a) Bu, tarlada, hasad
sonrasinda kalan rüzgârin kirip geçirdigi,
hayvanlarin yedigi ekin yapragidir.
43 b) Ebü Müslim, "asf", samandir. Çünkü Hak
Teâlâ, "zu'l-asfi ve'r-reyhân" (samanli ve
kokulu...)" (Rahman, 12) buyurmustur. Zira asf,
rüzgârin toz halinde savurdugu ve taneden
ayirdigi seydir. Bu sey, yenildigi zaman iyice
ufanir, hiçbir mukavemeti kalmaz" demistir. c)
Ferrâ, "asf, basak olusmazdan önce, ekinin,
sapini saran yapraklardir" der. d) Asf, içi
yenilen, kabugu kalan tane demektir.
44IKINCI MESELE Âlimler, "me'kûl"ün tefsiri
hususunda da su izahlari yapmislardir a)
Me'kûl, yenilmis sey demektir. Bu izaha göre
burada su iki ihtimal söz konusudur. Birinci
Ihtimal Mana, "hayvanlarin yeyip, sonra da
yediklerini diski olarak atip, bu diskinin
kuruyup dagilan ekin ve saman" seklinde
olmasidir.
45Böylece bu ekinlerin, biribirlerinden
ayrilislari, diskinin parçalarinin dagilmasina
benzetilmistir. Fakat buradaki ifade, Kur'ân'in
edeb üslubuna göre gelmis bir Ifade olup, tipki,
"O ikisi (yani Isâ (a.s) ile Hz. Meryem) de yemek
yerlerdi" (Mâide,75) diyerek, def-I hacette
bulunduklarini kastetmesi) gibidir. Bu,
Mukâtilin Katâde'nin ve Atâ'nin rivayetine göre
Ibn Abbas (r.a)'in görüsüdür.
46 Ikinci Ihtimal Bu tesbih, ekinin yapraklarina
kurt düsüp, onu delik desik ettigi zamanki ekin
yapragina yapilmis bir benzetmedir. b)
"Me'kûl", Allah onlari, tanesi yenilmis, geriye
samani kalmis bir ekin gibi yapti" demektir. Bu
takdire göre ayet, "Allah onlari, tanesi yenilmis
saman gibi yapti" manasinda olur. Bu tipki, "yüzü
güzeldir" manasinda, "Falanca güzeldir" denilmesi
gibidir.
47Böylece "me'kûl"ün, asf (saman) Ile olan ilgisi,
tanelerinin yenilmis olmasi bakimindandir, çünkü
bu mana malumdur. Bu görüs de, Hasan el-Basrî
'nindir. c) "Me'kûl",yenilen seyler" demek
olup, canlilarin yedigi" manasinadir. Çünkü
yenilmeye elverisli olan her seye "me'kûl" denir.
Buna göre ayet, "Allah onlari, hayvanlarin yedigi
saman gibi kildi" manasindadir. Bu da Ikrime ile
Dahhâkin görüsüdür.
48 FIL SÛRESININ GENEL MESAJLARI 1-Vahyin ilk
dönemine yakin bir geçmiste yasanan ve o dönemde
herkes tarafindan etraflica bilinen bu olay,
mabede, yani Kâbeye, dolayisiyla Yüce Allaha ve
Onun iradesine karsi çikmanin agir faturasi
hakkinda bilgi vermekte, benzer niyetleri olanlar
da böylece uyarilmaktadir. 2- Yüce Allah,
Ebrehe ordusunu yok etme nedenini, Kâbenin kendi
katindaki degerine baglamistir diger bir
nedenini ise bir sonraki sûrede ele almaktadir.
3- Helaki hak edenlerden degil, ilâhî rizayi
rehber edinip ödüllerle bulusturulanlardan
olmayin niyaz ediyoruz.
49- KAYNAKLAR
- 1.Fahreddin Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr
(Mefâtihul-Gayb) - 2.Mevdudi, Tefhimul-Kurân.
- 3.Diyanet Isleri Baskanligi, Kurân Yolu Türkçe
Meâl ve Tefsir. - 4.Mehmet OKUYAN, Kisa Sûrelerin Tefsiri.
5.Diyanet Isleri Baskanligi Kuran-i Kerim Meâli. - 6.Diyanet Vakfi Kuran-i Kerim ve Açiklamali
Meâli.
50 HAZIRLIYAN MUSTAFA GÜLEÇ GÜLÇIÇEK HATUN KIZ
ANADOLU IMAM HATIP LISESI MESLEK DERSLERI
ÖGRETMENI 24.10.2015